28.11.2013
Bugün öğle yemeği sırasında bir arkadaşım ile watsapp'tan konuşurken akademik lise, açık lise gibi taslaklardan haberdar olup olmadığını sordum. Malum dershaneler eğitim sisteminin en büyük sorunu ya, bugünün en çok tartışılan konusu kapansınlar mı, dönüşsünler mi, böyle kalsınlar mı... Sonra yemeğimi yerken bir düşündüm ve aklıma gelenlerden bazıları şunlar;
-- Beni iyi tanıyanlar, ne kadar memleketçi biri olduğumu bilirler. Özluyorum abi ne yapayım, buralarda uzun süre kalınca bir eksiklik hissediyorum. Tabi 10 yıl sonra nerede olacağımı Allah biliyor ama nasip olur ise ileride çocuklarımı Türkiye'de büyütmek isterim ve bugün'e kadar ülkede neler olduysa bu fikrim değişmemişti. Ta ki son zamanlarda yaşanan gelişmelere kadar. Bu aralar gündemin kafamda yarattığı soru işaretleri aklımı çok kurcalıyor. 3-5 yılda bir değişen bir eğitim sistemi 15-20 yıl sonra ne olur, ne kadar nitelik kazanır, tam anlamıyla Allah'a emanet.
-- 10 yıl önce üniversite sınavı farklıydı, benim girdiğim sınav farklıydı, kardeşimin bu sene gireceği sınav farklı olacak. Bu durum, farklı yaş grupları arasındaki bağ kurmayı zorlaştırmaz mıdır? Yaşananlar, öğretilenler, mantalite, çok farklı. Tabi ki herkes tornadan çıkmış gibi olmasın, ama millet kendinden 3-5 yaş küçük birine tavsiye bile veremeyip, bizim zamanımızda şöyleydi böyleydi diyorsa -ki bizim zamanımız dediği 40-50 ay öncesi- burada bir sıkıntı var demektir.
Bu konu ile ilgili başka bir noktayı da aklım almıyor. Bu yaşıma kadar olan birikimim ile eğitim'in kümülatif yani birikerek ilerlediğini düşünüyorum. Yani, sistem bir çocuğu yetiştirir, o kişi de tecrübelerini ileride çocuklarina aktarır, şunu yap bunu yapma gibisinden. Eğitim sistemi üzerinden konuşursak, mesela: "Anadolu Lisesi'ne gitme Fen Lisesi'ni kazanmaya çalış, veya güzel sanatlar lisesi'ni de düşünebilirsin". Ben daha benden 7 yas küçük kardeşime bir öneri veremezken ileride çocuklarıma nasıl bir fikir verebilirim? Bu noktalara muhalefet olarak, gelişen bir ülkedeyiz yeni okullar yapılacak yeni sistemler olacak tarzı fikirler, aklıma gelen ve fena olmayan eleştirilerden. Ama bu kadar da sık degişirse sistem, bir süre sonra bırak anne-babanın çocuğuna fikir vermesini, okullarda üst dönemin bir iki alt dönemine aktaracak tecrübesi kalmaz. Ah biraz istikrar...
-- Meslek liseleri diye bir kavram var, malum. Avrupa'da bu yaşıma kadar belli aralıklarda, İspanya'da, Almanya'da ve İsvicre'de yaşadım ve gördüm ki Alman ekolü, buna İsviçre de dahil, bu konuda fevkalade başarılı. Bazen Türkiye'de şöyle yorumlar yapılır; dayım'ın oğlu Münih'te yaşıyor, şansı vardı ama okumadı ve meslek lisesini bitirdi. Buranın tabiri ile meslek 'yaptı'. Bu bakış açısı bile Meslek Liseleri'nin Türkiye'de insanların gözünde ne kadar düşük bir seviyede olduğunu kabak gibi gösteriyor. Adam, oğlunu yetenekli dahi olsa böyle bir liseye göndermiyor, mühendis yapıyor. Bu konu ile ilgili gani gani sebepler var, eğitimin kalitesi, çocuğunu yüksek puanlı yere sokmaya calışırken evebeynlerin kendi arasında afedersiniz 'sidik yaşına' girmesi, meslek liselerinin tanıtım veya imaj sıkıntısı. Kaliteli eğitim verilmiyor olabilir, detaylı bilgim olmadığı için bu konuda birşey söyleyemem, ama bu sürü psikolojisi, öyle bir noktaya gelmiş ki, ülkenin başbakanı'na "Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir koşul yok." dedirtmiş, kusura bakmayın ama doğru bir tespit. Kalifiyeli elemanı yetersiz, bir o kadar da üniversite mezunu olan bir ülkede,en basit ve kaba bir anlatım ile nasıl para basınca bolluğundan değeri düşer, bizim de değerimiz böyle düşüyor. Bu konuyu uzun uzun da yazabilirim AMMA, benim bu durum ile ilgili asıl anlayamadığım, devlet bunu nasıl çözemiyor. Kardeşim, o kadar insan çalışıyor bu bakanlıkta, bir sürü bürokrat var, uzman var, danışman var, yahu birileri de şunu düzeltelim demiyor mu? Bir belge bulamadım internette ama hadi dediler, proje üretildi, 'yetkili' kişilerin imzası alındı. Sonuç? Sonucu, yazının altına koyduğum fotografı ve linki ile yazıma ekliyorum. Saygısızlık olmasın ama devletin uzun sureli plan yapamama yeteneği beni benden alıyor demeliyim. Kısaca bu liseler ve okuyanları da Allah'a emanet kardeşim kimse kusura bakmasın.
Geçen ay bir TV programının videosunu izlerken Yılmaz Özdil'in bir nasihatı vardı ve malesef dogru. Kısaca vermek istediği mesaj şuydu; gencler sizler İsviçre vatandaşı falan değilsiniz, geleceğiniz meçhul, sevdiğiniz işi yapın demek bos olur, malesef yaptığınız işi sevin. Acı ama gerçek, yalan yok allaha emanetiz :)
No comments:
Post a Comment