Sunday, September 29, 2013

Lyon


29.09.2013

Fransa'da ulusal çapta öğrenci temsiliyetinde bulunan derneklerden biri olan La FAGE, beni 26-28 Eylül 2013 tarihleri arasında yapılacak genel kurul'una davet etti. Konu ise genel olarak Türkiye'deki üniversite problemleri ve devletin gençler üzerindeki algısıydı ve bu iki konuyu 12-13 dakika içerisinde anlatmam istenmişti tabi zaman kısıtlamasını ve konuları karşılaştırınca durumu biraz komik bulduğumu söylemem gerek. YÖK'ün kaldırılması isteği, eğitim fakültelerinin sıkıntısı, mezunların iş bulma problemi, kılık kıyafet sebebi ile sıkıntı çeken öğrenciler, vs vs. Özellikle devletin genç nüfus üzerindeki algısı, araştırırken ciddi anlamda ilgimi çekti çünkü bu konuyu yazıya dökmeye başladığımda, ne kadar farklı olaylar yaşandığını görüyorsunuz. Bir yandan asılan 3 genç, diğer yandan devlet tarafından kullanılanlar, bir yanda devletin ülkenin en büyük dinamosu olarak gördüğü genç nüfus oranı. Konuşmayı hazırlarken birkez daha farkına vardım ki Türkiye'deki üniversite sisteminin ilerlemesi için düzeltilmesi gereken birçok nokta var ancak bazı sıkıntılar, ülkenin yönetim kültüründen kaynaklandığı için çözülmesi uzun zaman alacağını düşünüyorum. Konuşma metninin tamamını ayrı bir yazı olarak bloga koyacağım. 

Konuşma ile ilgili yorumlarımdan önce Zürih'ten sonra Fransa'nın bana ne kadar iyi geldiğinden bahsetmem gerek. Geçen nisan ve mayıs aylarında Türk arkadaşlarım ile bu konudan uzun uzun konuşuyorduk. Mesele kısaca şu; Zürih'te öğrenci olmanın eğitim anlamında, teorik olarak, (kültürel çeşitliliğin yarattığı tecrübe de eklenebilir) kısacası entellektüel açıdan ne kadar doyurucu ve tatmin edici bir yer olduğu ancak bir o kadar da duygusal ve ruhsal açıdan insanı aç bıraktığı. Markette, barda, restaurantlarda kısaca birçok alanda insanlar, genelde size çok nazik davranıyorlar ama hep bir eksiklik var, hep bir koşturma, hep bir ev-iş-ev-iş, kısacası çalışmak için yaşıyoruz sen de öyle olmalısın mesajı hissediliyor. Aslında 2011 yazında Almanya'da staj yaparken Zürih'in bu konuda daha yaşanılabilir bir yer olduğunu düşünmüştüm ancak tüm bu durumlar, insanda bir süre sonra farkına tam varılamayan bir eksiklik yaratıyor. Lyon'da ise bu durumun biraz farklı olduğunu gördüm, insanlar biraz daha duyguları ile yaşıyor, yahu sabah kruvasan alırken bile; "parayı öde, işine git" havası oluşmuyor." Bunun sebeplerinden biri belki de Fransızca Almanca farkı bile olabilir. Belki de Zürih'te olduğu gibi Lyon'da da uzun süre yaşasam, burası için de aynısını düşüneceğim ama bu duygumdan bahsetmeden bu yazıyı bitiremem.

Konuşmayı yaparken ilk defa başıma gelen bir durum oldu. Fransız delegelerin birçoğu İngilizce bilmedikleri için İngilizcesi iyi olan bir arkadaşım ardıl çeviri yaptı ve böyle bir çeviri, ilk defa tecrübe ettiğim bir durumdu. Hiç hoş bir durum değilmiş çünkü konuşmanız durmadan kesiliyor, vurgulama sıkıntısı oluşuyur, konsantre olamıyorsunuz, yazıya döktüğünüz düşünceleri duygularınızı katarak aktaramıyorsunuz ki konuşurken en önem verdiğim bu noktanın eksikliği beni çok rahatsız etti. Belki yeteri kadar tecrübeli olmadığım için bu sıkıntıları yaşadım ancak tatmin oldum mu diye sorarsanız , hayır derim; fakat bu da farklı bir tecrübe olarak bende kaldı.

Avrupa Öğrenci Birliği toplantılarından tanıdığım Fransız Delegelerden biri, bana yazın yaptığı geziden bahsetti. İstanbul'dan başlayıp, pamukkale, kapadokya, van, ağrı, Ermenistan ve Azerbaycan diye uzanan bir yol haritası çizdi ve son zamanlarda birçok konferansta, gerek özel konuşmalarda gerek sunumlarda altını çizdiğim bir noktanın aynısından bana söz etti. Dedikleri genel mahiyeti ile; ülkemizin ve bulunduğumuz coğrafyanın çok güzel, kesinlikle gezmeye değer olduğu ile ilgiliydi. Ancak yorumundaki bamteli, Türkiye sınırları içerisindeki bambaşka kültürlerin bir arada oluşuydu. İstanbul, Denizli, Konya ve Van örneklerini verdi ve böyle bir çeşitlilik beklemediğinden söz etti. Hep kullanılan ama bizlerin BİLE gezip görmediği için farkında olmadığımız "kültür mozaiği" sözü aslında altının mutlaka doldurulması gereken ve derin anlamlar içeren bir söz. Keşke içimizde batı merakımızın yarısı kadar geleneklerini korumuş gerçek Anadolu insanının yaşayışı ve kültürü ile ilgili bir merak olsa...

 Konusma sonrasi panelden bir kare
 Gala gecesinde delegeler ile sohbet ederken
Ilk aksamki sehir turu, kilise isiklandirmasi gayet basariliydi

No comments:

Post a Comment